Çocukluğunda,
evlerde gaz lambaları yakılırdı. Yiyecekler evin en soğuk yerindeki tel dolaba
konurdu. Yazın da kuyuya sarkıtılırdı. Bahçelerdeki fırınlarda ekmek, mangallarda
yemek pişerdi. Bir yerden bir yere gitmek için ya yürünür, ya da eşeğe, ata
binilirdi. Çamaşır yıkamak için çay kenarına gidilir, çaydan su alınır, kazanda
kaynatılan çamaşırlar yıkanırdı. Mahalle çeşmesinden taşınan suyla bulaşıklar
yıkanırdı. Ailece yıkanmak için ocakta su ısıtılır ya da ayda bir hamama
gidilirdi. Kışın saç soba kurulur ya da mangal yakılırdı. Temiz hava ancak,
açılan kapılardan girerdi. Kış şiddetli olduğu zaman, pencere kenarları hamurla
sıvanırdı. Bütün bu
anılar, ona insanların ihtiyaçlarının neler olduğunu gösterdi. Ve bu ihtiyaçların
giderilmesi yolunda adımlar atarak Türk insanını çağdaş ürünlerle tanıştıran o
oldu.
Bu çabaları onu dünya çapında
ödüllerle tanıştırdı. İşadamı olarak yıllarca Ankara Ticaret Odası
Başkanlığı’nı yürütmüştü. Türkiye’nin müteşebbis insanlarına örnek
olmuştu. Ve küçük bir bakkal dükkanından bir dünya devi yaratmıştı. 1987
yılında Milletlerarası Ticaret Odası onu “Dünyada Yılın İşadamı” seçti. Ödülünü Hindistan
Başbakanı Rajiv Gandhi’den törenle aldı. 1994 yılında ise Türkiye Aile
Sağlığı ve Planlaması Vakfı’ndaki çalışmaları nedeniyle Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus
Planlaması Ödülü’nü Genel Sekreter Boutros Boutros Ghali’nin elinden aldı.
Vehbi Koç sadece iş dünyasındaki
başarılarıyla öne çıkmadı. Sosyal faaliyetleriyle de örnek oldu. Özellikle Avrupa
ve Amerika seyahatlerinde, büyük işadamlarının eğitim ve sağlık alanındaki
faaliyetlerle isimlerini ölümsüzleştirmelerinden etkilendi. “İşe başlayıp biraz
para kazandıktan sonra, mahallesinde, çarşısında, halk arasında muhtaç olanlara
yardım etmekten mutlu olduğunu” söylerdi. Ve 1948 yılında bir adım atmak istedi.
Pek çok kişi cami yaptırmasını önerirken o yine “toplumsal ihtiyacı” görerek,
öğrenci yurdu yaptırdı. Ankara Üniversitesi Vehbi
Koç Öğrenci Yurdu 1951 yılında hizmete girdi. 1960 yılında çocuk hastanesi
olarak Ankara Valiliği’ne kiraya verdiği binayı, çocuk hastanesi olarak kullanılmak
üzere Hazine’ye bağışladı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vehbi Koç Göz
Bankası, Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Vehbi Koç Kitaplık ve
Araştırma Binası, ODTÜ Vehbi Koç Öğrenci Yurdu, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi Kardiyoloji Enstitüsü, Amiral Bristol Hastanesi Vehbi Koç Kanser
Pavyonu, Taksim Atatürk Kitaplığı, Vehbi Koç ve
Ankara Araştırmalar Merkezi onun sosyal alandaki faaliyetlerinin birer
örnekleriydi.
Daha sonra sosyal faaliyetlerini de
kurumsallaştırma yoluna gitti. İlk olarak 1967 yılında bir yurt dışı
seyahatten aldığı ilham ile çelenk bağışlarını eğitime yönlendirmek üzere Türk
Eğitim Vakfı'nın kuruluşuna öncülük yaptı. Ardından 1969 yılında eğitim,
sağlık ve kültür alanında faaliyet göstermek üzere Vehbi Koç
Vakfı’nı kurdu. Türkiye'nin nüfus ve aile sağlığı sorununu gören Vehbi Koç
1985 yılında Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı’nı kurdu ve
ölümüne kadar başkanlığını yürüttü. Türkiye Erozyonla Mücadele Vakfı
TEMA’nın bir numaralı kurucu üyesi oldu. Artık sosyal çalışmalarını bu
vakıflar aracılığıyla yürütecekti. Bu çalışmalarla 100 bine yakın öğrenci
öğrenim imkanı buldu. Tüm bunların ardından Koç Özel Lisesi, Koç
Üniversitesi ve Sadberk
Hanım Müzesi geldi.
95 yıllık başarılarla dolu bir
ömre, çok şey sığdırmıştı Vehbi Koç.
Türk insanının “başarı”
simgesi olmuştu. Türkiye’yi, insanını hep ilklerle, hep çağdaş ürünlerle
tanıştırmıştı.
Ülkesinin yaşadığı her
aşamanın tanığıydı. Bir “Cumhuriyet Çınarı”ydı…
Ülkesiyle var olan, ülkesiyle
gelişen, ülkesini geliştiren bir çınar…
“Devletim ve ülkem varoldukça,
ben de varım” diyen bir çınar… |