Okuldan
ayrıldı. 15 yaşındaydı. Dedesi ve babasıyla görüşerek esnaflığa başladı.
Karaoğlan Caddesi'nde oturdukları evin altındaki dükkan, bir sandık ayakkabı
lastiği, bir sandık şeker, bir kaç teker kaşar peyniri, zeytin, makarna gibi mallarla
bakkal dükkanı haline getirildi ve üzerine "Koçzade Hacı Mustafa Rahmi"
tabelası kondu. Sermayeleri 120 liraydı. Onun görevi, dükkanı açmak, süpürmek,
tozlanan malları temizlemek, müşterilerin aldığı malları tartmak ya da saymak,
mangalı yakmak, camekanları temizlemekti. Kısacası, hademe, satıcı ve muhasebeci
görevlerini bir arada yürütüyordu. Babası, tezgah başında oturup, satılan
malların parasını alırdı.
Zaman geçip, piyasada iş yapanları
gördükçe ustalaştı. Güzel mallar getirip satmaya başladı. Artık İstanbul’a mal
almaya da o gidiyordu. Ayakkabı lastiği işine girdi. Müşteri gelir, çamurlu
ayağını uzatır, o da temizler ve ayağına lastiği geçirirdi. Bir çift lastiğin
maliyeti 200 kuruştu ve 225 kuruşa satıp, 25 kuruş kazanıyordu. İki yıl daha böyle
gitti. Sonra bakkallık işleri az gelmeye başladı.
Yine ticaret yapan gayrimüslimleri
izledi. Kösele işi cazip geldi. Ankara’daki en büyük kösele satıcısı
gayrimüslim bir tüccarın yanındaki Kosti adlı satıcıyla anlaştı ve kösele işine
girdi. İyi iş yaptı. Bir süre sonra kösele işi de az geldi. Ayakkabı yapımında
kullanılan malzemeler için ikinci bir dükkan daha açmaya karar verdi. Kösele
dükkanına bitişik kendilerine ait dükkanı ayakkabı, hırdavat mağazası olarak
açtı. Bir süre sonra yine gayrimüslim bir tezgahtar olan Hiya Elmalaki ile anlaştı
ve aktariye işine girdi. Artık, kösele, hırdavat ve aktariye işlerini yapıyordu. Her
çeşit iplik, makara, baharat, bardak, fincan, tabak, ayna, boncuk satıyordu.
O günlerde, İstanbul işgal edildi.
Tarih 16 Mart 1919’du. Kurtuluş Savaşı başladı. Atatürk’ü ilk o günlerde
gördü. İstanbul’un işgalinden sonra vatanseverlerin yavaş yavaş Ankara’ya
geldiği günlerde, Atatürk Adnan ve Halide Edip Adıvar’ı karşılamak için
istasyona gitmişti. Koçzade Ahmet Vehbi de o gün, biriken halkın arasında
Atatürk’ü görebilmişti.
O dönemde askerlik çağına
gelenlerden önce subay olacaklar askere alınırdı. Koçzade Ahmet Vehbi'yi lise mezunu
olmadığı için askere almadılar. Ancak Kurtuluş Savaşı sırasında, o da birşeyler
yapmak istiyordu. Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra, Genel Sekreter Recep
Peker’e bir dilekçe vererek, Meclis’te bir memuriyet istedi. Ve 1920 yazında Meclis
Matbaası’nda Cevat Fehmi Başkut'un yanında musahhih yardımcısı olarak işe
başladı.
Bir süre sonra da Muhafız Kıt’a
Kumandanlığı’nda askere gitti. Askerden döndükten sonra yine işlerin başına
geçti. Hem vatandaşın ihtiyacını, hem de ordunun ihtiyacı olan malzemeleri
getiriyordu. Ordu mal bedelinin yüzde 60’ını öder, geri kalanı için “Tekalif-i
Harbiye” denilen bir borç makbuzu verirdi. O da bu makbuzlarla mal verdi. Ve zaferden
sonra hükümet, bütün borçları ödedi.
Artık Cumhuriyet ilan edilmişti.
Her şey değişiyordu. En azından umut doluydu. |