TÜRK EKONOMİSİNİN YARIM ASIR İÇİNDE GEÇİRDİĞİ SAFHALAR ve GELECEĞİ

Hürriyet Gazetesi 14-15-16 Ocak 1983

Türkiye ekonomisinin son elli yılını, sıkıntıları ve başarıları ile iç içe yaşamış, sanayileşme çabalarında özel sektörün pek çok bakımdan öncülüğünü yapmış, iş adamı Vehbi Koç "1983 yılının önemini", "Yeni yılla başlayan yeni dönemin Türkiye’ye neler getireceğini" Hürriyet Gazetesi’nde üç gün süren yazı dizisi ile anlatarak çeşitli konular ile ilgili görüşlerini açıklamıştır:

İstikrar Tedbirleri

"1958’de istikrar tedbirleri alındı ama çok geç kalındı. Doların 2.80’den 9 liraya çıkarılması kararı çok geç alındı. Karaborsada dolar 15 lirayı bulmuştu çünkü.

Ama ne oldu? Bu konular Mecliste, partiler arasında iktisadi bir mesele olarak tartışılmadı. İktidar, iktisadi yönde hatalı kararlar aldıkça, muhalefet güçlendi. Ancak muhalefet hep siyasi yönde yapıldı."

Bu noktada Vehbi Koç, biraz durarak o dönemin siyasi sistemi ile ilgili bir değerlendirmesini yaptı: "Her şeye rağmen, o devirde tatbik edilen iki parti sistemi, çok daha faydalıydı memlekette. Türkiye’nin bünyesine uyuyordu. Yani, koalisyon sistemlerine, koalisyonlarla idareye nazaran çok daha iyiydi."

Kalkınma Planları

"Plan sistemi İsmet Paşa tarafından 27 Mayıs sonrasında, koalisyonlar devrinde ortaya atıldı. O da bir ihtiyaçtan doğmuştu. Eski hatalar olmasın, herkes kendi bildiği yere gitmesini, diye yapılmıştı. Ama o devirde dört hükümet kuruldu, koalisyon hükümetleri... O bakımdan plan tam olarak tatbik edilemedi.

Ancak 1965’ten 1971’e kadar, tek partinin hükümet olduğu devirde, birçok işler yapıldı, pek çok şey başarıldı. 1970’e kadar... O yılda, karaborsa olmasın diye devalüasyon yapılmıştı. Muazzam bir devalüasyondu. Fakat bundaki gaye karaborsanın önüne geçmekti ve hakikaten bu tedbir oturdu. Ondan sonra kısa bir süre var ki, karaborsa kalkmıştır. Zaten bu devalüasyonlar, hep karaborsanın önüne geçmek için oluyor.

Şimdilerde döviz kurları günlük olarak ayarlanıyor. Aslında hakiki değer bulunsa, bir ayarda gitse, kur ayarlaması karaborsayı önlemek bakımından faydalıdır. O zaman da faydalı olurdu. Ama dikkat ettiyseniz, bugün de arada fark var. O fark olmamalı.

Devalüasyonlara karşı iktidarlar hep mukavemet etmişlerdir. Partiler buna karşı çıkmışlardır. Türk parası düşecek, pahalılık olacak, diye... Ancak, bunu yapamayınca zaten karaborsa oluyor, zaten hayat pahalılaşıyor."

Karaborsa

"Karaborsa" konusu ve bunun getirdiği sıkıntıları çok yakından yaşamış bir işadamı olarak Vehbi Koç, bu noktada eskilere dönüyor:

"Şimdi karaborsa.. Benim yaşadığım üç devirde, çok ağır kararlar alındı. Tarihi okuyacak olursanız, kanunlar çıktı, Milli Korunma’lar yaptılar, takibatlar yaptılar bir çok insanları hapislere soktular. Hiçbiri bunların fayda vermedi. Birisi bunların 1939 - 46 arası, birisi 1954 - 58 arası , birisi de 1973 - 80 arası. Burada, kanun çıkarmak yetmiyor. Halkın da bunu harfiyen tatbik etmesi lazım."

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden hemen sonra, İngiltere’de karşılaştığı bir olayı hiç unutmamış Vehbi Koç, Hükümetin aldığı kararları halkın nasıl bir disiplin içinde uygulandığını şöyle aktarıyor:

"1946’da Amerika’ya gidiyorum. İlk Amerika seyahatim. Yolda, Londra’ya Savoy Otel’inde akşam yemeği yiyoruz. Yemekte ben ekmeği fazla yemişim, çorbayla.. Garsonu çağırdım, bir dilim daha ekmek istedim. Garson bana, "Eğer bir porsiyon yemeğinden vazgeçersen, ekmek veririm" dedi. Garson diyor bunu. Şimdi anlaşılıyor ki Churchill’in verdiği kararları, o vakit garsonlar bile harfiyen tatbik ediyordu."

Kalkınma, Sanayileşme

Sayın Koç’la sohbetimiz, "kalkınma" konusuna geliyor ve tabii "sanayileşme" ye. Özel sektör sanayiinin başını çekmiş bir işadamı olarak, yaşadığı deneyimleri şöyle özetliyordu Vehbi Koç:


Türkay Kibrit Fabrikası (İstinye, 1956)

"Ben şahsen 1948’e kadar sanayiye girmedim. 1931’de bir tecrübesini geçirdim, devam etmedim. Benim sanayi hayatım 1948’de başlar. Ampul fabrikası ile. Ondan sonra biz mütemadiyen sanayiye girdik. Ve şu fikir geldik ki, memleketin kalkınmasında, bizim artık ithalatla yaşamayacağımız kanaatı hasıl oldu. Ondan dolayı sanayide istikbal gördüğüm için girdim. Kibrit fabrikaları 1958’de oldu. 60’tan sonra lastik fabrikaları ... Otomotiv sanayii 1960’lardan itibaren...

Büyük tenkitlere uğradık. Ampul fabrikasını kurarken, otomotiv sanayiini kurarken. İşte bu, ‘Montajla işe başlanıyor’. "Halk aldatılıyor" dendi. O sanayiye giremeyenler tarafından büyük tenkitlere uğradık. Ama dünyanın her tarafında bu böyle başlamıştır. Montajla başlamıştır. Daha sonra tedricen hakiki imalata geçilmiştir.

Dünya ile rekabet

"Sanayide döviz tasarrufu önemlidir" diyor Vehbi Koç ve sanayide dış pazarlarda nasıl rekabet edebileceğimiz konusu üzerinde duruyor.

"Tabii, tarıma dayalı sanayide, mensucatta, dünya ile rekabet edebiliriz, edebiliyoruz. Fakat bazı sanayiler var ki dışarıda, yılda 400 bin araba yapıyor, 1 milyon araba yapıyor. Onların karşısında rekabete imkan yok. Fakat şu vardır. Ben dövizimi tasarruf edebilirim. Benim oradan getireceğim bir arabalık dövizle içeride iki araba yapabilirim."

Türkiye’nin otomotiv sanayiinde rekabet edebilecek kesiminin "dünya otomotiv sanayii sisteminin bir parçası" haline gelerek ve çok sayıda belirli parçalar üreterek sağlanabileceğine işaret eden Vehbi Koç, son olarak İran’a yapılan traktör satışına dikkati çekiyor, devletin ihracatçıya teşvikin, sübvansiyonun önemini vurguluyor:

"Her ülke yapıyor bunu. En son Mısır’a gittik. Mısır’a İtalyan’lar otomobil satıyor, otomotiv sanayiine ait parça satıyorlar. İtalyan hükümeti dehşetli taviz veriyor. Çünkü krediyle satıyorlar. Eğer orada krediler yüzde 7 ile veriliyorsa, hükümet kendi ihracatçısına yüzde 5’ini veriyor. Ancak böyle ihracat yapılıyor.

Artık biz de dış memleketlerle rekabet etme durumuna gelmekteyiz. Geldik demek için ise, planlı, programlı bir yol takip etmemiz lazım."

Ekonomik Model ve KİT’ler

Konu, geçmişte uygulanan ekonomik modellere ve bugüne geliyor tabii, KİT’lere de. Şöyle diyor Vehbi Koç:

"KİT’ler ortadan kalksın. Buna, imkan ihtimal yok. Demokrat Parti iktidara geldikten sonra, bunları kaldırmak için bir takım teşebbüsler yaptı. Hiç kıymeti olmadı. Diğer partiler geldi, yaptı, olmadı... KİT’ler kalkmayacaktır. KİT’lerin ıslahı lazımdır, bunların iyi çalıştırılması lazımdır.

Zaten bugün Türk sanayiinin yüzde 55’e özel sektörde, yüzde 45’i devlette. Bunu ayarlamaya mecburuz. Öyle alt yatırımlar var ki, özel sektörün bunu yapmasına imkan yok. Bu dengeyi sürdürmek mecburiyetindeyiz... Birinin lehine, öbürünün aleyhine ağırlık vermeden. 20 senedir denendi bu çünkü ve olmadı. Böyle ayarlı gidecek bu, anlaşılan."

Ortak Pazar

"Türkiye bütün milletlerle iyi geçinmeli" diyor Vehbi Koç ve dış ekonomik ilişkilerimiz konusunda görüşlerini şöyle açıklıyor:

"Doğu memleketleri olsun, Arap memleketleri olsun, hepsinle iyi münasebetler kurmalıyız. Fakat ben Ortak Pazar’a çok inanmış bir insanım. Senelerden beri de müdafaa ederim. Batı’dadır bizim geleceğimiz... Atatürk de bu yolu tutmuştur, İnönü de bu yolu tutmuştur. Ondan sonra gelen hükümetler de, partiler de bu yolu tutmuştur. Ama gevşetmiştir. İşte, bu ilişkilerin beş sene dondurulması durumu ortaya çıkmıştır. Üç sene mi, beş sene mi, ne ise, hedefimiz Ortak Pazar’a girmek olmalıdır. Ortak Pazar’la mevcut sıkıntılarımız, bu hedeften vazgeçecek noktada değildir.

Mesela, Yunanlıların bizden evvel girmesinden, büyük kaybımız var. Her şeyimize itiraz ediyorlar. Yani Ortak Pazar’a iplik girmesin, konfeksiyon girmesin, diye hep onlar karıştırıyorlar.

Bazıları İslam Ortak Pazarı, diyor. Ama çok zor bir iş bu. Onlarla olan münasebetlerimizi çok dostane bir şekilde götürmemiz kabildir. Bundan azami derecede istifade etmeliyiz. Ancak, bir İslam Ortak Pazarı olabileceğine inanmıyorum."

Yeni Beş Yıllık Plan

Sohbetimizin sonunda, yeni dönemde gündeme gelecek ve Türkiye’yi 1990’a kadar götürecek yeni 5 yıllık Kalkınma Planı’na geliyoruz. Vehbi Koç, "ekonominin plansız yönetilemeyeceği" inancını bir kez daha vurgulayarak dikkat çekiyor:

"Planlı oturup, iyice düşünerek hazırlanmalıyız. Sallapati değil. Tatbikat safhasında, duruma göre bazı değişiklikler yapılabilir, ama 1977-78 yıllarında olduğu gibi değil.

Planlı, siyasilerin, kendi siyasetlerine göre değiştirmelerini uygun bulmuyorum."

Bu noktada, "Acaba siz bütün partilerin üzerinde birleşecekleri bir ‘Milli Plan mı öneriyorsunuz?" diye soruyoruz. Vehbi Koç, gülerek cevaplandırıyor:

"Ah olabilse, o... çok iyi olur. Aslında planda Meclis’ten geçeceğine göre, plan artık siyasi partilerin farklı yorumlamalarına tabi olmamalı. Herhalde, temelinde anlaştıktan sonra, muhalefetin ortaya atacağı meseleler, planın daha dikkatli uygulanması noktasında olmalı. Böylece iktidarlar daha da dikkatli davranmak ihtiyacını duyarlar."

50 yılı kapsayan bir buçuk saatlik sohbetimizi böyle noktalıyor ve bu yarım yüzyılı Vehbi Koç’un kaleminden, dönem dönem okumaya başlıyoruz:

Karamsar Olmayalım

1983 yılı için çeşitli görüşler açıklanırken, ben de bu konuda kamuoyunun dikkatini çekmeyi bir iş adamı olarak görev sayıyorum.

1983 senesine girerken birçok ülkede, harpler, iç savaşlar, siyasi ve ekonomik bunalımlar, işsizlik, açlık, yokluk, iflaslar, enflasyon velhasıl büyük huzursuzluklar ve çalkantılar olduğunu görmekteyiz. Türkiyemiz bu bakımdan dünyanın mesut memleketleri arasındadır.

Cumhuriyet devrimizin çok partili 30 senelik dönemini tetkik edecek olursak, yapılan işlerin büyük bir kısmının, tek başına iktidara gelen hükümetler zamanında başarılmış olduğunu görürüz. Kanaatime göre, memleketimizin bünyesine en uygun idare şekli, biri iktidarda, diğer muhalefette olmak üzere iki siyasi partili parlamenter demokrasidir. Yaşadığımız olaylardan sonra içinde bulunduğumuz ortam, memleketimizin bünyesinin sağlamlığını göstermiştir. Artık karamsar olmaya lüzum yoktur. Ancak, yaşanmış olaylardan da ders almak ve ona göre tedbirli olmak mecburiyetindeyiz. Zira, geçmiş tecrübeler göz önünde tutulursa, bundan sonra izlenmesi gerekli yolun ana hatları da ortaya çıkacaktır.

    1- Memlekezimizin politik ve ekonomik istikrara büyük ihtiyacı vardır. İktisadi durumu, politik kararlardan ayırmaya imkan yoktur. Her ikisi birbiriyle yakından ilgilidir. Biri aksarsa, diğeri de aksar. Bunlar, iç içe yaşarlar.

    2- Evvela şu ciheti gayet açık olarak ifade etmek isterim ki, Cumhuriyet devrinde her sahada büyük işler yapılmış bu memleket bir hayli kalkınmıştır. Fakat yapılacak daha pek çok işimiz vardır. Bir an önce kalkınmak için politik ve ekonomik istikrar içerisinde çok çalışmak mecburiyetindeyiz.

    3- Türk vatanı, dünyada pek az millete nasip olacak güzelliğe ve kaynaklara sahiptir. Her sahada engin imkanlarımız vardır. İlerlemiş memleketleri örnek alarak, durumlarını tetkik ederek ekonomimizi yönlendirmeli, lüzumsuz denemelerle zaman ve para israfından kaçınmalıyız.

    4- Demokrasinin devam edebilmesi için memleket ekonomisinin başarılı bir şekilde idare edilmesinin zaruretini asla unutmamalıyız.

Bu düşüncelerle 1939’dan 1982’ye kadar Türk ekonomisi ve politikası hakkında, geçirdiğimiz 40 sene zarfında olup bitenleri ve bundan sonra neler yapılması gerektiğini özetlemeye çalışacağım.